Bu hafta bir zaman yolculuğu
kaçamağı yaptım :)
Zaman yolculuklarını daima
sevmişimdir, tabi eğer geçmişe gidiyorsak. Küçüklüğümden beri geçmişte
yaşadığımı hayal ederdim, bunda Loreena McKennitt’in etkisi oldukça büyük tabi.
Her yolculuğa çıkışımızda arabanın kasetçalarında onun kaseti olurdu ve ben
farkında olmadan geçmişe giderdim, o eski kıyafetleri giydiğimi, çıplak ayakla
yemyeşil çimlerde koştuğumu, ormanda dev ve yosun tutmuş ağaçlara sarıldığımı
hayal ederdim.
Yaşım
ilerledikçe bu durum acaba reenkarnasyondan mı kaynaklanıyor diye düşünür oldum
ve iyice araştırmaya başladım. Bu düşüncem hala etkisini koruyor, hala “acaba
olabilir mi?” diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü bu sevgiyi, bu özlemi ve bu
değişik duyguları hala kendime nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. Ama bu
düşüncelerimi kendime saklamakla kararlıyım, doğru cevabı kendi içimde bulana
kadar. :)
Bu ara
İzmir’e yağmur yağmaya başladı ve ben o kadar mutluyum ki, yeniden nefes
alabiliyorum artık. Bugün ağaçların altında, yasemin kokularını ciğerlerimi
çeke çeke (bu arada yasemin en sevdiğim çiçektir, ciğerlerim bayram etti :) )
dua ettim. Ellerimi yağmura açtım ve Tanrı’nın yağmurla avuçlarıma dokunup duama
cevap verişini seyrettim.
“Sevgili,
yüce doğa ana, yanımda ol ve beni sar, beni kolla” dedim. Bugün doğa ana beni
hiç yalnız bırakmadı, sesini kokusunu benden esirgemedi.
Ve ben
aslında yaptığım zaman yolculuğunu anlatacaktım bu yazıda, nereden nereye
geldim :) Her neyse, bu hafta çoook ama çooook sevdiğim ilk akınımı ortaokula
giderken yaptığım ve sık sık ziyaret ettiğim Barış Manço sokağına gittim (Canım
arkadaşımla elbette :) ) , iki veya üç katlı, rengarenk, bahçeli, bol çiçekli
cumbalı evlerle donatılmış buram buram tarih kokan bir yer. Şöyle göstereyim;
Buna Moria'nın Kapısı diyorum ben, fantastik alemlere açılan gösterişsiz gizli bir kapı adeta :)
Burası öğrenci yurdu olarak kullanılıyor, böyle bir yurtta kaldığınızı bir düşünsenize!
Burası da harika sokaklarından biri.
Vee asıl olan işte bu, sarmaşığın içinde kalmış bu saati görünce ikimiz de kendimizden geçtik adeta, bana 1800'lerde yaşadığım zamanları hatırlattı (!) Bu saati gördükten sonra aklımda saatlerce Demet Sağıroğlu'nun "Arnavut Kaldırımı" şarkısı çaldı. Bu sokaklar da klibini andırmıyor değil hani :)
Klip de şurada duruversin, herkese mutlu ve bol yağmurlu haftalar dilerim :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder